Bir başka söylenti daha… Dona hakkında…

Ne malum Dona’nın Cin olmadığı?
denmekteymiş efendim, köşede bucakta. Soru işaretiyle bittiği için soru kabul ettim.

Cinci hoca endüstrisi, kayıt dışı ekonominin görünmez işkollarından birisidir. Bu hocalar -ki Tanrı’nın doğum günü sürecinde hepsini cinler çarpacak tevbe için vakitleri bir hayli azaldı. Kum saati malum…- cinler üzerinden bir korku kültürü oluşturmaktalar. Tıpta latince karşılığı bulunan, bildiğimiz fiziksel rahatsızlıkları bile “cin çarpması” olarak adlandırmaktalar. Böyle sentetik bir dert oluşturmaktalar, ne için? Kendi yarattıkları sentetik devayı satıp, para kazanabilmek için.

Bu durum “cin” kavramını sosyal belleğimizde korkunç yaratıklar haline getirmekte. Hayır öyle değil. İyi cinler zaten çok samimi, vicdanlı kişilikler. Kötü bir insan ne kadar zararlıysa, kötü bir cin ondan daha zararlı değil. İnsan çarpmak? Meleklerin önünde secde ettiği mukaddes varlık insana, bir ateş varlığının hükmedebilmesi nasıl mümkün olabilir mi? Varlıkların kendi hiyerarşisine aykırı bir durum bu, herşeyden önce.

Cinler yeryüzünün iki yakasına da eşit miktarda dağılmışlar ama nedense bizim buralarda, Müslüman doğuda “daha çok görünmekteler”. Neden acaba : ) Bu, temelleri binyıl önceden atılmış bir endüstri. Peygamberimiz Hazret-i Muhammed’e büyü yapıldığı söylentisini hadisleştirerek, İslam aleminde kendilerine yer buldu bu insanlar.

Sen yüzlerce Meleğin kurduğu barikatı yaracak ve ona büyü yapacaksın öyle mi?
Şaka gibi ama gerçek olarak yaşandı binyıl boyunca.

Müslüman alimler, Peygamberimize atılan bu iftirayı iptal edemedikleri için bu işler bu noktaya kadar vardı. Neden edemediler? Çünkü yüzlerce yıl öncesinden nakledilmiş “hadisler” vardı…

Hz. Muhammed’e bile büyünün “yapılabildiği” bir dünyada bu hoca tayfasına düşen;
Gel vatandaş gel demekten başka birşey değildi.

Geçenlerde bu cincilerden bir tanesini izledim televizyonda. “Hadis” nakletmekteler kendileri. Peygamberimiz fellik fellik rüyasını yorumlatacak birilerini arıyormuş. Bak sen…

Sen hangi farkındalıkla onun frekansına girecek ve Cebrail’in “içinden çıkamadığı işleri” açığa kavuşturacaksın?

Şaka gibiydi, stüdyodaki kimse gülmüyordu, ciddi ciddi dinliyorlardı.

Biliyorsunuz insanlar Kur’an’ı da cinlerin getirdiğini söylemişlerdi o zamanlarda. Kur’an’ın açıklayıcısı olan kitaba da bu yakıştırmayı yapmaları sürpriz değildi. Hatta geç bile kaldılar. Bütün kadim bilgilendirmeler için aynı şey söylenegelmiştir.

Hal böyle olunca, bu endüstri, Müslüman bilinçaltına bu saçmasapan düşünceleri yerleştirdikçe, cinler biz insanların gözünde büyütüldü büyütüldü ve her taşın altında cinlerin parmağı arandı durdu yüzyıllarca.

Artık iş Dona’nın cin olma ihtimaline kadar dayandı.
Sahi, onları yaratan onlar için ne demişti Kur’an’da?
Cinler gaybı bilmezler…
Bu ne demektir peki?
Filozof cin yoktur…

Kur’an, önce insanlığa gönderilmiş, cinler gayba dair bilgileri insanlar üzerinden öğrenmiştir.
Varlıkların hiyerarşisinde, insanların cinlerden öğrenmesi yoktur. Tam tersine, cinler insanlardan öğrenirler.
Onların bilip de bizim bilemediğimiz şey, onların fiziksel bedenlerinin olmaması ve bu nedenle mekan- mesafe tanımadan yolculuk yapabilmelerinden kaynaklanır. Başka fiziksel mekanlarla ilgili somut bilgiler verebilmeleridir. Evet, kim, nerede, ne yapıyor şu an gibi bilgiler cinlerden alınabilir. Buna bilgi denirse tabi.

Varoluş, kıyamet, yeniden diriliş, ayetler, kriptolar özetle gayba dair bilgiler insanlardan cinlere geçer.
Tanrı bunu böyle söylemiştir. Aksini iddia edenler, cinleri tarafından kafalanmış dostlarımızdır.

Pekiii benim cinlerle maceralarım oldu mu?
Evet oldu.
Kendilerini gördüm mü?
Evet efendim.
Hem de yüzlerce…

Hatta flaş bir bilgi, Tanrı’nın doğum günü’nü sizden önce onlar dinlediler. Bunu söyleyebilirim : )
Yalnız onların duyması bizimkinden biraz farklı. Onlar, düşüncenin yaydığı frekanstan duyabiliyorlar. Geldiler efendim, oturdular, dinlediler ve gittiler.

Söylemem lazım, hepsi çok şeker tiplerdi. Yüzleri insan gibiydi tek fark, yüzlerindeki açıların farkıydı. İki göz arasındaki mesafenin çok uzun olması gibi. Yüzlerinden okuyabildiğim, bizim de yaşadığımız bu “çırpına çırpına varolma” derdinden onların da muzdarip olduklarıydı. En bilge olanlarının bile hüzün gördüm gözlerinde. Değil adam çarpmak, kollarını kaldıracak halleri bile yoktu.

Sen buna dert mi diyorsun? Şu 80 kiloyu taşı sabah-akşam, ondan sonra yat kalk haline şükret… Demedim tabi : )

Ve gene Dona’dan biliyorum ki, onlar da kendi dünyalarında Tanrı’nın doğum günü penceresini yaygınlaştırmakla meşguller şu an. Bizimki gibi tatlı bir telaş yani. Açın pencereleri, bütün cinler duysun durumu : )

Bu vesileyle paylaşmış olalım efendim.
Ailemizde onlar da var, gerçekten kalabalığız yani : )
Onlardan destek alıyor muyuz?
Bilgimiz dahilinde birşey yok ama ileride neden olmasın.

Cinler alemine bakışımız budur dostlarım. Onlardan hiçbirşekilde korkmayın. Fazladan anlamlar yüklemeyin onlara. Bilin ki, cinleri korku unsuru haline getiren şer cephesinin amacı, insanın mukaddes varlığını ve bu varlığının güç yetirebileceği şeyleri ikinci plana atmaktı.

Mümkündür, bir gün karşılaşırsanız ve korkarsanız Arapça ayet okuyun, hiçbirşey yapamazsanız Allah diyin ödleri kopar hemen giderler. Kötü olanlarından bahsediyorum. İyi olanları zaten izin isterler yakınınızda olmak için. Kişilerin özel alanına sonsuz saygıları vardır.

Bu arada söylediklerimizin bir sağlaması olsun.
Bütüüün cinci hocalarımıza bir çağrıda bulunalım buradan.
Onlarla haşir neşir dostlarımıza da…
Bütüüün cinlerini salsınlar üstüme, göndersinler buraya.
Hadi bakalım çarpsınlar beni.
Dört gözle bekliyorum efendim.

Not: Çarpılırsam haber veririm : )
sevgiyle
buRAK